2007 yılıydı.
O günkü adı Lig Tv, bugün Beinsport olan yayıncı kuruluşta genel müdür Şansal Büyüka’nın yardımcılığını yapıyorum.
O günlerde Fenerbahçe yönetimi ile sorun yaşanıyordu.
Onlar taraf olmamızı istiyor, biz “hadi canım siz de” deyip gerekli yanıtı veriyorduk.
Fenerbahçe’de başkan Aziz Yıldırım, yöneticilerden biri ise Ali Koç’tu.
Sarı-Lacivertliler 30 Nisan günü Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda Denizlispor ile oynayacaktı.
Maçtan birkaç saat önce yönetmen Musa Çözen aradı ve “kameraları içeri almıyorlar. Naklen yayın yaptırmayacaklarmış” dedi.
Hemen federasyonu haberdar ettik.
Bir süre sonra Fenerbahçe yönetimi geri adım attı ve kameraları içeriye aldılar.
Aldılar almasına da maç başladıktan sonra kameraların kablolarını kestiler.
Önce pilot kamera, ardından pilot altı, sonra arka arkaya detay kameraların kabloları kesildi.
Maçı 8 kamera ile yayınlayan Lig Tv sadece 2 kamera ile tamamlayabildi.
Düşünebiliyor musunuz?
Fenerbahçe Stadı’nda yayıncı kuruluşun kabloları kesildi.
Üstelik profesyonelce.
Bu kabloların normal bıçakla, makasla kesilmesi olası değildi.
İçlerinde demir olan kablolar demir makasıyla kesilmişti.
Fenerbahçe yönetiminin haberi olmadan bu kişi sıradan bir taraftarın yapma şansı yoktu.
Yayıncı kuruluş ısrarla sorumluların bulunmasını istemesine rağmen ne federasyon, ne de Fenerbahçe yönetimi olayın üstüne gitmedi.
Aksine olayı örttüler.
Kabloları kim ya da kimlerin kestiği faili meçhul kaldı.
Olay dünya televizyonculuk tarihine kara bir leke olarak geçti.
Halkın haber alma özgürlüğüne vurulmuş bir darbeydi.
Anayasal suçtu.
Ama üstü kapatıldı.
Faili meçhul kaldı.
Fenerbahçe bir hafta sonra kongreye gidiyor.
O günlerin iki tanığı Ali Koç ile Aziz Yıldırım başkan adayı.
İkisinden biri bu kara lekeyi temizlemek ister mi acaba?
Kimdi o suikatçılar?
Yönetim bu olayın içinde miydi?
İçinde değil ise sorumluları açıklamaları gerekmiyor muydu?
Bu soruları biri cevaplarsa, bu tür sinsi olayların bir daha yaşanmasının önüne geçer.
Açıklarlar mı?
Hiç sanmam!
Çünkü hepsi oradaydı!
